Astronomi Nasıl Doğdu?
Astronominin kökenine inince öncelikle Sümerlileri görüyoruz. Tanrılarını gökyüzünde arayan Sümerler, Ziggurat adındaki tapınağı inşa ettiler. Burada gezegenlerin hareketlerini gözlemleyip çeşitli kayıtlar tuttular. Güneş sistemini tanımlayarak 12 cisimden oluştuğunu varsaydılar. Güneş ve ay tutulmalarının ne zaman ne sıklıkta olacağını öngördüler. Mezopotamya’da M.Ö. 18. Yüzyıldan itibaren ise bu alanda Babiller gelişim göstermeye başladı. İlk büyük gökbilimciler oluşmaya başladı. Babiller, modern astronomik ölçüm birimi olan dakika ve saniye sistemini keşfetti. Babiller çalışmalarını sürdürürken Mars, Venüs, Merkür, Satürn ve Jüpiter gezegenlerinin birer yıldız olarak kabul etmişlerdir. Güneş, Dünya, Ay da bunların içerisine girerek toplamda 7 gezegen olarak belirlediler. Bu 7 gezegenin gökyüzünde Zodyak’ta geçiş sınırlarının ilahi bir zaman ölçütü olarak kullanılabileceğinin farkına vardılar. Böylelikle 1 hafta 7 gün kavramı ortaya çıktı.
Babiller ve Mısırlardan ilham alan Yunanlar, astronomi ve astroloji alanında yoğun çalışmalar yapmaya başladı. Rönesans dönemi Avrupa’sına bakıldığı zaman modern astronominin kurucu ismi Kopernik olmuştur. Güneş merkezli güneş sistemini ortaya koymuştur. Ardından bu durum Galileo ve Kepler tarafınca geliştirilmiştir. Kepler, Güneş çevresinde belli yörüngelerde dolaşan gezegenlerin hareketlerinin belli yaşlara bağlı olduğunu belirtti. 20.yüzyılda kozmoloji adında bir bilim dalı daha ortaya çıkmıştır. Farklı galaksilerin varlığını tespit etme üzerine bir alan. Büyük patlama teorisi de tam olarak bu dönemde kendini göstermiştir. Spektrometrenin ve teleskopların bulunması sayesinde gökyüzü hakkında çok daha fazla araştırmalar yapılmaya başlandı. Spektrometre ile yıldızların yaydığı elektromanyetik ışınların analizini yapılarak bunların, kütlesi ve sıcaklığı tespit edildi.
Geliştirilen teleskoplar ile evren hakkında ileriye dönük varsayımlar yapılmaya devam edildi. Teleskop ile araştırma yaparken galaksilerin birbirinden uzaklaşmasını ve evrenin genişlediğinin farkına vardılar. Ardından teleskoplarda yetersiz kalınca, uydu uygulamasına geçildi. Uydular sayesinde tüm gezegenler ve gök cisimleri daha net bir şekilde gözlemlenip haritalanmaya başladı.